Cuma, Aralık 27

Kısırlığın altında yatan nedenler – Sağlık Haberleri

Doç. Dr. Gonca Yetkin Yıldırım, kadın ve erkeklerde görülen kısırlığın altında yatan nedenleri anlattı. İnfertilitenin, düzenli cinsel ilişkiye rağmen 35 yaş altı kadınlarda 1 yıl, 35 yaş üstü kadınlarda ise 6 ay içerisinde hamile kalamama olarak tanımlandığını vurgulayan Doç. Kısırlık kadından, erkeğe ya da her ikisinden birden kaynaklanabileceği gibi bazen de hiçbir sebep olmadan da ortaya çıkabilmektedir.” Ancak bazı durumlarda hemen harekete geçmekte fayda var. Örneğin; Oligoamenore dediğimiz iki adet dönemi arasındaki süre 35 günden uzunsa, geçirilmiş pelvik inflamasyon, geçirilmiş pelvik cerrahi veya rüptüre apandisit öyküsü, dış gebelik öyküsü veya ailede erken menopoz öyküsü varsa mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. uzman. En belirgin belirtileri arasında birkaç ay boyunca adet dönemlerinin olmaması veya adet dönemlerinde yoğun kanama, ağrı ve sızıların ortaya çıkması yer alır. “Ayrıca hamilelik olmasa da memeden süt sızması, obezite, hormonal bozukluklara bağlı aşırı kıllanma ve sivilce sorunları, erkeklerde sertleşme ve boşalma sorunları, testislerde ağrı veya şişlik gibi durumlar varsa, Derhal doktora başvurun ve tedaviye başlayın” dedi.

KADINLAR BELİRLİ SAYIDA YUMURTA İLE DOĞUYOR

Doç. Dr., kadınlarda kısırlığın belirlenmesinde farklı tekniklerin kullanıldığını söyledi. Yıldırım, şunları söyledi: “Kısırlık tanısıyla gelen kadınlarda tüplerin açık olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla rahim filmi olarak da bilinen histerosalpingografi (HSG) yapılıyor. En basit tanımıyla rahim ve tüplerin görüntülendiği röntgen filmidir. HSG, adet döneminizin bitiminden hemen sonra, genellikle adet döngünüzün 7. ve 12. günleri arasında alınır. İşlem 5-10 dakika sürer ve çoğunlukla ağrısızdır. Bir diğer yöntem ise yumurtalık rezerv testidir. Bir kadının yumurtaları ve kalitesi o kadının yumurtalık rezervinin yani üreme potansiyelinin göstergesidir. Kadınlar erkeklerden farklı olarak belirli sayıda yumurtayla doğarlar ve doğumdan sonra yeni yumurta üretmezler. Bu nedenle doğumda sahip oldukları yumurta havuzunu menopoza kadar kaybederler. Kadınların yaşlandıkça doğurganlığının azalması doğal bir süreçtir. Kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısı azaldığı gibi kalitesi de düşer. Anti-Müllerian hormon (AMH) testi, hastanın yumurtalıklarında büyümeye başlayan küçük foliküllerden salgılanan bir hormondur. AMH testi adet döngüsünün herhangi bir gününde yapılabilir, adet görmeyi gerektirmez. “Bir kadının AMH düzeyine bakarak hamile kalıp kalmayacağı konusunda yorum yapamayız” dedi.

TEDAVİNİN 3 AŞAMASI VAR

Tedavinin 3 aşamadan oluştuğunu vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım, şu bilgileri verdi:

“Birinci basamak tedavi, yumurtlamayı uyarmak için klomifen (Klomen) veya letrozol (Femara) tabletlerinin kullanımını içerir. Her iki ilaca da adetin 3. ila 5. günleri arasında başlanır ve 5 gün süreyle kullanılır. Günde 1 doz ile başlanır, eğer yanıt alınmazsa takip eden adet döneminde doz artırılabilir. Genel olarak her iki ilacın da önerilen kullanım süresi 6 aydır. İlk tedavi başarısız olursa ikinci basamak tedavi dediğimiz enjeksiyon tedavisi ile yumurtlamanın uyarılması gerçekleştirilir. Klomifen ile yumurtlama sağlanamayan hastaların %43-80’inde enjeksiyon tedavisi ile yumurtlama sağlanabilmekte, %21-29’unda ise gebelik elde edilebilmektedir. “PKOS’lu kadınların enjeksiyon tedavisinde aşı gerekli olmasa da gebelik şansını bir miktar artırmak için tohumlama tedavisi de eklenebilir.”

Doç. Dr., üçüncü aşama tedavinin son aşamasının tüp bebek olduğunu söyledi. Gonca Yetkin Yıldırım, “Bu hastaların yumurtalık rezervleri iyi olduğu için tüp bebek ile canlı doğum oranları da iyi. Ayrıca elde edilen yumurta sayısı fazla olduğunda daha fazla embriyo elde ediliyor ve kalan kalitede embriyolar dondurulabiliyor.” Embriyo dondurma bu hastalarda tekrar iğne tedavisi uygulamadan sadece rahmi hazırlamak amacıyla kullanılıyor.” İşlem sonrası rahim içerisine yerleştirilmesini sağlar. PKOS hastalarında tüp bebek tedavisi sırasında en çok korktuğumuz durumlardan biri aşırı uyarılma sendromunun (OHSS) gelişmesidir. Bu hastalıkta damarların geçirgenliği artar ve vücut boşluklarında (karın, göğüs kafesi) sıvı birikir. Bu hastalıktan korunmak için. “Tüp bebek tedavi yöntemi yumurtaların toplanması, transferin iptal edilmesi ve embriyoların tamamının dondurulmasından ibarettir. Bu da aşırı uyarılma sendromu riskini ortadan kaldırır ve rahim istirahati ile doğum oranı artar” dedi.

“TUnal KAPANMASI KISIRLIK NEDENİ OLABİLİR”

Doç. Dr., kısırlık nedenlerinin yüzde 25-35’inden tüp tıkanıklığının sorumlu olduğunu söyledi. Yıldırım, “Tüpler rahmin her iki yanında bulunur ve yumurtalıklara bağlanır. Tüplerin tıkanması durumunda yumurta ve sperm buluşmaz ve dolayısıyla gebelik oluşmaz. İki taraflı tıkanıklık olabileceği gibi tek taraflı tıkanıklık da oluşabilir. Tubal faktöre bağlı kısırlık, daha önce geçirilmiş pelvik enfeksiyonlara bağlı olabileceği gibi endometriozis (çikolata kisti), tüberküloz, önceki dış gebelik öyküsü veya daha önce geçirilmiş karın içi ameliyatlara da bağlı olabilir. Tüp tıkanıklığı olan kadınların çoğunun hiçbir şikayeti yoktur. Kısırlık nedeniyle doktora başvurduklarında tanı, yapılan tetkiklere göre konulur. 100 kadından 15’inde tüpler gerçekte öyle olmasa da tıkalı görünebilir. “Tüp tıkanıklığı olan hastaların tedavisinde tüp bebek düşünülmeli” dedi.

Kısırlığın altında yatan nedenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sponspor Bağlantılar: